Bazen otururken eskileri yani çocukluğumu düşünüyorum..Öyle sanıyorum ki
içinizde , benim yaşımda olanlar vardır...
Çocukken çemberlerimiz vardı. Koşturarak elimizdeki sopa ile vura vura
çevirirdik. Yorulupta, durduğumuz zaman terlediğimizi, susadığımızı anlar ve de
hemen mahallenin devamlı akan çeşmesine koşarak elimizi dayayıp su içerdik.
Suyun mikroplu olup, olmaması ne bizim, nede ailemizin aklına gelirdi.
Evlerimizde bile kullandığımız, içtiğimiz sular akan musluklarımızdan alınırdı.
Oyunlarımız bahçelerde ve mahalle arasındaki sokaklarda olurdu. Hele meyvelerin
olduğu zamanlar her birimiz bir ağaca çıkıp, orada uzun süre kalıp, büyük bir
zevkle meyve yerdik... En çok hoşuma giden ve de mükemmel yaptığım şey hula hop
çevirmekti:))
Bebeklerimiz bezden olurdu..Bunu yazarken
bir ara bez bebeğimi akşamları koynuma alarak yattığım aklıma geldi. Bazen
acaba zaman, benden o güzel duygularımı almışmı? diyorum... Ama bence o duygularımı,
bu yaşımda canım torunlarımla yaşıyorum...
Hele erkek çocuklarının tabancaları, babalarının tahtadan yaptıkları tabancaydı...
Kurşun sesleri ağızlarından çıkardı...’’dan dan daaaaaaaaaaan’’ diye
bağırırlardı. Kim önce söylediyse ,o karşıdakini öldürmüş sayılırdı:))....Birde
sapanları vardı...Hep kuşlara sapan ile taş atılırdı , ama asla kuş
avlayamazlardı...
Kızlara ninelerinin , erkeklere dedelerin adı konurdu..Örneğin benim iki adım
var birisi babaannemin ,ikincisi anneannemin adı..))
Duvardaki takvimimiz saatli maarif takvimi idi. Gün sonunda babamız o günün
sayfasını yırtar alır ve bizlere oradaki özlü sözleri, fıkraları vs. okurdu...
Sebzelerimiz hormonsuz idi..Ben okuldan gelirken hangi evde ne piştiğini
anlardım..Zira nefis kokarlardı taze fasulye , dolma , tavuk inanın nefis
kokarlardı..Bu kokulardan hangi evde ne piştiğini anlardık..Şimdi değil
apartmanda koksun , pişerken yanına gidin o kokuları duyamıyorsun:))
En güzeli de bu güzel yemeklerden komşular birbirlerine verirlerdi..Gelen o
tabak kesinlikle boş gitmezdi..Sizde yaptığınız yemekten tabağa koyarak , o tabağı
komşuya iade ederdiniz...
Hele yazın salçalar yapılır ..Tenekelerde turşular kurulur ve lehim
yapılırdı..zamanı gelipte teneke açılınca nefis bir turşu kokusu yayılırdı
evimize.Mantı ise hafta sonunda anne ve çocuklarla evimizde yapılırdı...
Pazar günleri banyo günümüzdü..Banyoda odun ile ısınan su kazanı vardı..Ve
banyoda sabun kullanılırdı..O gün evimizde nefis bir Hacı Şakir sabun kokusu
yayılırdı...Sanki o sabun kokusunu duyar gibi oldum:))
Kış gecelerinde bozacılar << bozaaaaaaaaaa >> diye bağırırdı..Çoğu
zaman alırdık ve leblebi ile bozamızı içerdik...
Gündüzleri ise omzunda askı ,askınım iki ucundaki tepsiler içinde yoğurt
olan yoğurtçular vardı...Apartmanın önüne gelip <<yoğurttttt>> diye
bağırınca anneme <<nolur kaymaklı al >> derdim..Ama ne nefisti..
Kış gelince sobalar kurulurdu..Babam o kadar titiz diki , sobayı yakardı
,ondan sonra ışığı söndürür boruların kıpkırmızı olduğunu görünce <<tamam
ısınırız artık >> derdi:))
Sobanın üzerinde devamlı bir kap içinde cızz sesleri ile kaynayan su
olurdu..Sabahları sobada kızaran
ekmek kokuları ile kalkardık..
Televizyon yoktu. Büyüklerimiz masal anlatırdı. Masalı dinlerken hayal
kurardık.
Asansör diye bir şey bilmezdik.Merdiven çıkardık.Apartman yöneticisi
olamadığı gibi , aidatta da yoktu..Apartmanın merdivenleri belirli günlerde
daire sakinlerinin hanımları tarafından yıkanırdı...
Evlerde badana yapılırdı..Sokaklar lambasız olurdu..
Mahallemizi korumak için bekçilerimiz olurdu. Ben buradayım rahat uyuyun
dercesine <<düüüüütttt>> diye düdüğünü çalardı...
Haberleri radyo ajansından öğrenirdik.Romandan çok teksas , tommiks adlı
çizgi romanlar okurduk..
Defterlerimize kenar süsü yapardık..Yaniiii her gün yaşanacak bir şey
olurdu...
Herkes kendi düşünü kurardı...ve birliktelik vardı..
Şimdi iseee herkes yorgun, yoğun ve tek
başına...
Ben bu iki hayatıda yaşadım...nolur sözlerime kulak verin ve anlattığım eski
hayatı uygulayalım..
Yani hepinize sevgi, güzellik, yardımlaşma, birliktelik, mutluluk olan bir
hayat diliyorum...