Şimdide bir nostalji yaşayalım. Tabii bunları benim
yaşımdakiler bilirler...)))
Ankara Kızılay da Atatürk Bulvarı’nda eskiden, şu
andaki Büyük Çarşı'nın yerinde Büyük sinema vardı. Pazar günleri saat 12 de
matine olurdu. Matinede bilet fiyatları %50 indirimli olurdu. Ben o zamanlar ortaokul
talebesi idim... Abimle beraber her pazar saat 9.30 da bilet almak için kuyruğa
girerdik. Biletimizi alıp hemen eve giderdik. Zamanı gelince en güzel
giysilerimizi giyer ailecek sinemaya giderdik. Aklımda kalan filimler BENHUR,
SUMMER HOLIDAY ( johnny Hallyday),hele Elvis Presley'in filmlerini hiç
kaçırmazdık....
Şu anda Ankara pasajının olduğu yerde Ankara
sineması, Soysal pasajının olduğu yerde ise Ulus sineması vardı.Bu sinemaların
hepsi full çalışırdı...Ve de upuzun bilet kuyrukları..
Filmler birde orijinal alt yazılı oynardı...
Salondaki koltuklar cilalı maroken koltuklardı.
Koltukların arkasında localar vardı. Onların fiyatları daha pahalıydı.
Genellikle aileler satın alırlardı...
En büyük zevkimizde salona girince Frigo buzzz sesi.
Bu sesi duyunca hemen ayağa kalkar seslenir ve el işaretleri ile satıcıyı çağırırdık.
Yaldızlı kağıda sarılı Frigoyu elime alınca büyük bir zevk ile kağıdı azıcık
açar yalamaya başlar ve artık sinemanın başlayacağını bildiren ve 3 kere, 5
dakika ara ile aralıkla çalan gong sesleri...))) O frigoyu bitecek diye yavaş
yavaş yerdim...)))
Hele soğuyamamış frukolar..içine leblebi atarak
içtiğimiz gazozlar, Alüminyum kapaklı cam şişe sular
Tam filimi seyrederken,hele heyecanlı bir yerinde
film kopunca bütün seyirciler Makiniiiiiiist diye bağırırlar...)))) ıslıklar
çalınır...))) aseton ile film yapıştırılır..tekrar başlar ve anında
sessizlik...
Film başlarken büyük sinemanın kadife perdeleri
yavaş yavaş açılırdı. Ulus sinemasının ise yukarı doğru açılan dalgalı sarı
parlak perdesi vardı..
Hele hanımlar matinesi... ))) O daha da
muhteşemdi..Yerler numarasız olduğu için saat 2 de başlayan filme saat 10 da
gidilirdi.Tabii hanımların yanında küçük, henüz okula gitmeyen çocukları vardı.
Çocuklar o kadar saat acıkacakları için çantalarda yaprak sarmaları, poğaçalar
olurdu.Bunlar açılıp yenirken salonu mis gibi yemek kokuları sarardı....
Hele film birde Türk filmi olursa,mutlaka acıklı
olurdu...Tam acıklı kısmında ağlama ve hıçkırık sesleri gelirdi.Film bitip
ışıklar yanınca herkesin gözleri ağlamaktan şişmiş halde olurdu....
Hatıralarımı yazarken o anda aklıma gelenleri
anında yazdım.....
İnanın en mutlu günlerimdi belkide....
Şu anda da aklıma bir şey daha geldi. Bunu
yazmadan yapamayacağım. Kızılay’daki ağaçların üzerindeki Serçeler o kadar çoktu
ki oradan geçerken mutlaka başınıza şans konardı...)))) Benim yaşımdakiler bunu
anlarlar...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder