19 Ağustos 2012 Pazar

TEDAVÜLDEN KALKAN 5 TL...








Bu beş lira ile ilgili bir hatıram var.

Bir gece televizyonda bu 5 liranın ertesi günden itibaren tedavülden kalkacağı ama 10 yıl içinde elimizdeki 5 liraların Merkez bankasından değiştirileceği söylendi.

Tesadüf bu ya, ertesi gün bende çarşıya çıkmıştım. Geçtiğim yolda bir dilenciye rastladım. Her zamanki gibi ona para vermek istedim.

Cüzdanımı açtım. Bozuk para aradım, ama bozuk paramın olmadığını yalnızca bu 5 liradan olduğunu gördüm. Bende bu 5 lirayı verdim ve yürümeye devam ettim...

Birkaç adım atmıştım ki arkamdan hanımm hanımm diye bir ses duydum. Dönüp baktım ki o dilenci bana sesleniyor. Geri gidip ne var diye sordum.Bana demezmi ‘’ Bu para tedavülden kaldırıldı,geçmiyor ‘’dedi.Bende hayretler içinde kaldım.Diyecek bir söz bulmaya çalışırken..

Yine bana’’ al bu parayı ‘’dedi..

Bende sinirli, bir şekilde parayı geri aldım...söylenerek yürümeme devam ettim..

O gün bu gündür kesinlikle dilenciye para vermem...

O gün anladım ki, yani 35 yıl önce ( birde genceciktim) fakir insan gururlu oluyor ve istemiyor..

İşte bende o günden sonra gururlu fakirleri bulup gücüm yettikçe onlarla ilgilenmeye çalışıyorum...

Allah bu gücümü eksik etmesin...

 

18 Ağustos 2012 Cumartesi

BAYRAM KUTLAMASI...








Güzel arkadaşlar daha nice bayramlara inşallah...

Hazırlıklar bitti.Temizlikler yapıldı.Tatlılar yapıldı.Şekerlerde alındı....

Evet yarın el öpme, kutlama, ve de bunları yeme sırası gelecek..)) Daha nice ramazanlar ve bayramlar tekrarı dileğiyle diyorum....

 


16 Ağustos 2012 Perşembe

BAKLALI PİLAV VE BROWNİ







Sizlere uzun süredir göremediğim, sadece internetten haberleştiğim, bazen de telefonla görüşerek hasretlik giderdiğim ve de Hollanda da yaşayan abimin çocukken annemin yapıp zevkle yediğimiz ve onun çok sevdiği baklalı pilav tarifini yapazacağım.

Yapılışı;

2,5 Kg İç baklayı ayıklayınız. { iç baklayı mümkünse iri seçiniz } Bir miktar yağın içine atarak kavurunuz. Kendi kendine yumuşama kıvamına gelince, bu arada bakla bir miktar sulanır ve bir miktar tuz atarak tencerenin kapağını kapatınız.

Diğer tarafta 1 Kg pirzola veya bifteği düdüklünün içine biraz yağ koyarak tercih ettiğiniz etleri bu yağda alt üst ederek hafifçe öldürün ve içine 2 adet domates rendesi ve su koyarak düdüklüde pişiriniz.

Diğer taraftan 3 su bardağı pirinci daha önceden ıslatınız. Düdüklüde kalan suyu kullanmak şartıyla pirinci 3 bardak su ile biraz tıklatın. ( Pişmeyecek kıvamda olacak )

Bu arada bir tencerenin altına domatesleri halka halka doğrayarak yerleştiriniz. Onun üzerine pişirilen eti, onunda üzerine pişirilen baklayı koyunuz. En üste sulu pirinci dökünüz. Veee tencerenin kapağını kapatınız, altının ateşini kısınız, pirincin pişip demlenmesini kontrol ediniz.

Ve de bu kadar yorulmadan sonra birazcık dinlenin ( bu arada yemekte dinlensin ) .)

Nihayet sona geldikkkk... Tencerenin ağzına uygun bir tepsiyi tencerenin ağzına kapatın veee hemen tencereyi tepsiyle birlikte ters çevirin.

Ortaya çıkan manzara gerçekten nefissss...

Yerken cacık çok yakışıyor. Afiyetler olsun...




Birde sizlere Browni nin yapılışını anlatacağım..

Bu da sevgili yeğenim isteği..))

Browni

Malzemeler:

3 adet yumurta

1,5 su bardağı toz şeker

125 gr yağ

1 su bardağı süt

3 yemek kaşığı kakao

2 su bardağı un

1 paket vanilya

1 paket kabartma tozu

Yapılışı:

Yumurta ve şekeri bir kapta çırpınız. Üzerine hafifçe erimiş yağı, sütü ve kakaoyu ilave ediniz. Bu karışımdan 1 su bardağı ayırınız.

Geri kalan karışıma unu, vanilyayı, kabartma tozunu ilave ediniz. Ve de yağlanıp unlanmış kalıba dökünüz. Daha önceden ısıtılmış fırına koyunuz.

Kek pişip fırından alınca hemen üzerine ayırdığınız 1 bardak karışımı dökünüz..

Üzerini Fındık, Hindistan cevizi ile süsleyiniz. Veeee afiyetler olsun.

Bir tavsiye. Bunu bir gün önceden yapınca daha nefis oluyor..

 




15 Ağustos 2012 Çarşamba

KEDİ DİLLİ PASTA








Sizlere zaman zaman gençliğimde yaptığım yemek veya pasta tariflerini yazmak istiyorum...

TATLI:

Malzemeler:

200 gr kedidili

1 Kg süt

2 yumurta

4 yemek kaşığı nişasta

1,5 su bardağı toz şeker

75 gr nebati yağ

1 paket vanilya

Yapılışı:

Yumurta bir tencerenin içine kırılır. Çatal ile hafifçe karıştırılır. Üzerine şeker, nişasta, süt ilave edilerek muhallebi kıvamına gelesiye pişirilir. Kıvamı gelince vanilya ve yağ ilave edilerek ocak söndürülür. Bu arada yağ eriyesiye karıştırılır.

Bir servis tabağına kedi dilleri yerleştirilir.Üzerine yapılan muhallebinin yarısı yayılır.Tekrar bir sıra daha kedi dili konulur ve kalan muhallebinin diğer yarısı yayılır.Biraz soğuduktan sonra üzeri dövülmüş fındık veya Hindistan cevizi ile süslenir..

Afiyet olsun...

 

BAYRAMDA OLANLAR UNUTALAMIYOR...





Daha öncede yazdım. İşte bayramın güzellikleri. Benim iki tane yeğenim var. Onları çok seviyorum. Bugün Amerika’daki yeğenim geldi. Bu bayramda da yine ailemle birlikteliğimiz olacak. Gerçi sağlık nedeniyle ayrı şehirlerde olacağız, bu günlerde geçecek inşallah.

Ama onlarla en çok kurban bayramında buluşuyoruz.

Bir tanecikte torunum da gelince üçü beraber çok mutlu oluyorlar. Evime şenlik geliyor. Ne mutlu bana eski değerlerimizi yitirmedim. Ama bana bunu yaşatanlarda çok önemli aileme çok teşekkür ediyorum. İyiki varlar...

Üç tane erkek torun 2 şer yaş ara ile. Artık evdeki çocuk cıvıltılarını hisseder gibi oluyorsunuzdur herhalde. Çok enteresan o kadar güzel anlaşıyorlar ki... Kesinlikle kavga olmuyor. Sadece koşmalar, gülüşmeler, neşeli halleri beni çok mutlu ediyor. Evde koşmaca, saklambaç, top oynamak gırla gidiyor. Onlar gidince de ev suyu çekilmiş değirmene dönüyor. Canlarım benim. Ben onların günlerini yaşamalarından tarafıyımdır.

Zira hiçbir zaman arkanıza bakınca geriye dönemiyorsunuz...Ama ileriyi hep görebilir veya tahmin edebilirsiniz.Geçmiş geçmişte kalıyor.Onun için keşke dememek için gününüzü yaşayın..

 





Bizimde teyze yeğen böyle olduğumuzu sanıyorum.Onları çok seviyorum.İyiki varlar..

 

HAFİF PRATİK TATLI...







Malzemeler:

1 paket bebe bisküvi

2 adet orta boy elma

1 paket kakaolu puding

1 yemek kaşığı tereyağı

Yapılışı:

Bebe bisküviler ezilerek toz haline getirilir. 2 adet elma rendelenerek üzerine ilave edilir. Bu iki karışımı elinizle yoğurarak ceviz büyüklüğünde toplar yapılarak 1 cm aralıklarla servis tabağına konur. Ayrı bir tencerede kakaolu puding üzerindeki tarife göre pişirilir. Ve yağ ilave edilir. Ocaktan aldıktan 3 veya 4 dk sonra servis tabağındaki malzemenin üzerine dökülür.

Üzerini arzunuza göre süslersiniz. Örneğin Hindistan cevizi çok yakışıyor.

Afiyetler olsun

 
....




AAH ESKİ BAYRAMLAR...


Bayram yaklaştı, bende taa. Çocukluğumdaki bayramlara gittim. Ramazan başlayınca bizde bir ramazan telaşı başlardı. Ben o zaman küçük olduğum için 1 kere ramazanın başında, 1 kere ortasında 1 kere de kadir günü tutardım. Sonra sonuna sıfır ekleyince 30 olur derlerdi bende inanırdım. En güzeli de kadir günü evimizde ölmüşlerimiz için okunan dualardı...

 




O gün hep sınıfımı geçmem için dua ederdim. O zamanlar en büyük sıkıntılarımız okulumuzdu.[ İkmale kalmalar olurdu. Orta birinci sınıftayken resim dersinden ikmale kalmıştım. Matematik 10 üzerinden 9, Resim 10 üzerinden 4 idi.) Halen daha resim yapamam.) ]

Babam oruç tuttuğumuz günler biz kardeşleri sırtında taşırdı..Birde bize harçlık vererek orucumuzu satın aldığını söylerdi..Tabii böylece bize bu duyguları aşılamıştı. Şimdide orucu bırakamıyoruz. Aynı güzellikleri çocuklarıma yansıttım. Şimdide torunlarıma uygulamayı düşünüyorum.

Ramazan bitmeye başlayınca evde bir telaş, bir telaş. Temizlikler yapılır, ev dip köşe temizlenirdi. Hele bayram giysilerimiz için alışverişe çıkmak ne zevkti. Mutlaka yeni bir elbise dikilirdi ve yeni ayakkabı alınırdı. Zaten arife günü akşamı başucuma elbisemi asar, ayakkabılarımı yastığımın yanına kordum. Birde ablam küçük kumaş parçaları ile saçımı sarardı.

Bayramın birinci günü babam bayram namazına giderdi, bizlerde babam gelesiye kadar mükemmel bir kahvaltı masası hazırlar, giysilerimizi giyer, akşamdan sarılan saçımı açardım. Tabii kıvır kıvır saçlar.)

 





Babam namazdan gelir gelmez büyükten küçüğe bayramlaşmak ve el öpmek için sıraya girerdik. Tabii bütün heyecan harçlık almaktı.)









Evet, bayram başlamıştı artık. Kapımızın zili hiç eksik olmaz. Gelenlerimiz olurdu. Büyüklerin hemen elini öperdim ve hemen paramı alırdım. Bizde onlara giderdik Eğer evde yoklarsa kapıdaki paspası ters çevirirdik..).Gidince aldığım parlak,desenli jelatin kağıda sarılmışcukulatalar ikram edilirdi.Bu kağıtları yırtmadan açar , tırnağımızla düzeltir defterimizin arasında saklardık . Böyle bir koleksiyonumuz olurdu. Koleksiyon deyince aklıma başka bir şey geldi...

 

 

Bunun gibi veya daha orijinal bayram kartları gelir veya gönderirdik. Gelen kartları toplar ve biriktirirdim...

En heyecanla yaptığım ziyaret öğretmenin Şaziye hanıma giderek onun elini öperdim... Oda bize kalem ve mendil verirdi.


 


Şimdi ise nasıl, hiçbir heyecan yok. Sadece tatil düşünülüyor. Büyükleri takan yok. Evlere gelip gitmeler yok.

Ama biz halen daha bunları yaşıyoruz. Bayram sabahı çocuklarım torunlarım gelirler. Elimizi öperler ve harçlıklarını alırlar. Arkasından zengin bir kahvaltı sofrasına otururuz...

Sevgili çocuklarım ve torunlarım.Bana bu eski ve güzel günleri yaşattığınız, güzel değerlerimizi devam ettirdiğiniz için sizlere çok teşekkür ediyorum.Yolunuz açık, şansınız bol olsun..Güzel ve sağlıklı günler dilerim

12 Ağustos 2012 Pazar

TİCARET...








İnsanın kendi başına iş düzeni kurması çok zor. Aslında kurması değil de onu idare etmesi zor. Beni yanlış anlamayın sadece zor diyorum. Yapılamaz diye bir şey yoktur. Sadece hırslı olmayacaksın. Herşeyi içine sindirerek yapacaksın... Hırs insanın sağlıklı düşünmesini engeller...

Aman sakın ama sakın ortak almayınız. Ortaklık sadece 1 veya 2 yıl sorunsuz oluyor. Daha sonra hele para kazanmaya başlayınca, art düşünceli olan ortak ufak, ufak yemeye başlıyor. Diğer ortak kibar ve gözü tok bir insansa bunları görmezlikten geliyor. Sahtekâr ise doymuyor. Bu ufak kaçamakları yavaş yavaş büyümeye başlıyor. Tabii bir atasözü var.           [ Yumuşak atın tekmesi pek olurmuş] Sessiz ve kibar ortak başlıyor sinirlenmeye ve parlamaya. Böylece sarsıntılar başlıyor.

Fakat dürüst olmak her zaman insana kazandırır. İşte o zaman ortaklığın sıkıntılı olduğunu görür ve bir kararla bu işi bitirir. Tabii yazık olan geçirdiği o sıkıntılı günlere olur.

Onun için kendi işinizi kendiniz kuracaksınız. Ama çok iyi düşünmeli ve başkalarının aklıyla değilde kendi aklınızla hareket etmelisiniz...Tek güveneceğiniz kişiler ,eğer güzel bir aileniz varsa ,ailecek beraber olmaktır.Sizlere söyleyeceğim güzel bir söz var.Ticaret yapanlar bunu mutlaka bilmeli ve bunu okuyunca biraz ne demek istediğimi düşünmeliler..


 


10 Ağustos 2012 Cuma

GÜLÜMSEMEK




Geçenlerde hava kapalı ve çok kötüydü. Gök gürültüsü müthiş ve de bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyor. Sanki. Sokakları sel götürüyordu adeta...

4 yaşındaki torunumu annesi işine giderken bana getirmişti..Arabadan eve gelesiye kadar ıslanmıştı.Hemen kıyafetlerini değiştirdik ve camın önünde onunla beraber kahvaltı yapmaya başladık.En çok sevdiği peynirli omleti istedi.Dışarıda halen daha yağmur yağıyor, ve büyük gürültü ile şimşekler çakıyordu. Benim yanımda olduğu için korkmuyor ve elimden tutuyordu. Bu arada omletini de ağzına vermeye çalışıyordum..Sakın korkma ,bu tabiat olayıdır .Tanrımız bizi her zaman korur diye ona anlatmaya çalışıyordum.Amacım onun bu olaylardan korkmaması , hayatı olduğu gibi




Kabul etmesi idi. Bu arada sık sık şimşeklerin çakması ona çok ilginç gelmiş olacak ki... Bana gülümseyerek babaanne sanki gökyüzünden resmimiz çekiliyormuş gibi değilmi demezmi... ağzım açık kaldı ne diyeceğimi şaşırdım..)

Ben hep söylerim bu çocuklar annelerinden doğarken ilkokul mezunu doğuyorlar..)

Ama ne güzel hayata gülümseyerek bakması beni çok mutlu etti..

 

9 Ağustos 2012 Perşembe

GÜN OLUR DEVRAN DÖNER...





Gün olur devran döner diye buna denir. Bence insanlar başkalarına kötülük yaparken düşünecekler ve iğneyi kendine çuvaldızıda başkalarına batıracaklar. Ama böyle derken başka bir atasözünü de unutmayacaksın{ maraz doğacak iyilikleri de yapmayacaksın }. Bazıları da sen ona iyilik yaptıysan görevin haline getiriyorlar... Aile içinde, arkadaş arasında ne kadar dengeli olursan o kadar iyidir bence.





Sözün kısası sevgi her şeyin ilacıdır...!!!!

8 Ağustos 2012 Çarşamba

DİŞÇİM ALTUĞ..




Ağzımdaki bütün dişlerimde sorun vardı. Dişçiye gittim bütün dişlerimin çekilip damak yapılması gerektiği söylendi. Benim moralim bozuldu tabii. Ama öyle bir dişçiye gittim ki bütün dişlerimi kurtardı. Mükemmel dişçim ALTUĞ EKNİ’ YE sonsuz teşekkürler. Öyleki arkadaşlarım hemen fark edip aaaa dişlerini mi yaptırdın mükemmel olmuş diyorlar. Buda bir hanım olarak benim çok hoşuma gidiyor. Gerçekten hemen fark edilecek şekilde mükemmel oldu. Kendisine buradan da çok teşekkür etmek istedim. Hayatım boyunca karşılaştığım güzellikleri hep arkadaşlarımla paylaşırım. Onun için burada da okurlarımla paylaşmak istedim. Ve de adresi vereceğim.

ALTUĞ EKNİ

Tepeprıme

Eskişehir yolu 9.km b blok kat:1 no:31

Herkese sağlıklı yaşam dileklerimle.

 




Tel:0312 284 77 60

CANIM TORUNLARIM...

Yaradana emanetsiniz nasipte varsa görüşmek görüşürüz inşallah.Hayırlı geceler olsun inşallah..


Canım torunlarıma kalbimin bütünüyle.....

GENÇ HİSSETME...



Ben kendimi böyle görüyorum. Buda beni hayata bağlıyor. Zaten nüfus cüzdanınızdaki yaş değil de, hissettiğim yaş önemlidir. Bence hareketleriniz, hissettiğiniz yaşa göre olduğu için bütün organlarınız o pozisyona göre kendini ayarlıyor ve genç kalıyor...)))

İşte bu nedenle aynaya bakınca 30 yıl önceye gidiyorum..))))

Eeeeeee , işte onun için halen daha o canım torunlarımla koşuyor, Saklambaç oynuyor, onları sırtımda taşıyabiliyorum....

Sizlere de gerçekten tavsiye ederim. Bu benim inandığım bir tecrübem...

 

5 Ağustos 2012 Pazar

SÜTLAÇ TARİFİM




Ben sizlere kendi yaptığım sütlaç tarifini vermek istiyorum...

1 Kg süte, 1/2 Kg su ilave edilerek ocağa konur. İçine 1 çay bardağı pirinç ( tepeli ) konur. Ocak yakılarak pirinçler pişesiye kadar ara ara karıştırarak pişmesi takip edilir. Ve karışım koyu kıvama gelince içine küçük bir kahve fincanı ile 1 fincan toz şeker ilave edilir. Şeker eriyince ocak kapatılarak kâselere servis yapılır.

Herkese afiyet olsun.

 

ZAMAN AYIRMAK...




Bu resim facebook tan geldi. Beni çok duygulandırdı. O koltuk boş ama elimde değil. Hayatımı doğru yaşadığımı gördüm. Zira yaşamımız boyunca hiç boş bırakmamıştım. İyiki öyle yapmışım. Yine hayatım boyunca ailenin bölünmemesi, mümkünse aynı şehirde yaşamasını söylemişimdir. Böyle resim ve yazıları görüp, okuyunca bu konu ile ilgili düşüncemin doğruluğunu görüyorum. Ve de ohhh iyi iş yapmışım diye şöyle arkama yaslanıp derin bir nefes alıyorum.

Evet o koltuk benim için görüntüde boş. Ama sadece ben baktığımda dolu görüyorum. Zira eşim aramızdan sadece şeklen ayrıldı. O hep gönlümüzde, iyi ki vardı....(((

 







4 Ağustos 2012 Cumartesi

İŞTE ESKİŞEHİR...




Burasının Avrupa şehri olduğunu sanmayın. Burası canım Türkiye'min şehirlerinden biri. Benim doğduğum şehir. Haziran ayında hızlı tren ile babaanne olarak 4 yaşındaki torunumu ve anneanne olarak 6 yaşındaki torunumu götürdüm. Çok mutlu oldular...

Bu bulmaca gibi oldu. Hadi hatırlatmak için bazı özelliklerini anlatayım. Suni plajı var. Lüle taşları ile tanınıyor. Hele nefis tadı olan çi böreğini yedikçe yemek istiyorsunuz. Ayrıca Porsuk çayındaki gezide şehre güzellik katıyor. İç Anadolu şehri. Yazılacak çok daha özellikleri olan güzel ilimiz EŞKİŞEHİR.

 

3 Ağustos 2012 Cuma

NOSTALJİM...





Şimdide bir nostalji yaşayalım. Tabii bunları benim yaşımdakiler bilirler...)))



Ankara Kızılay da Atatürk Bulvarı’nda eskiden, şu andaki Büyük Çarşı'nın yerinde Büyük sinema vardı. Pazar günleri saat 12 de matine olurdu. Matinede bilet fiyatları %50 indirimli olurdu. Ben o zamanlar ortaokul talebesi idim... Abimle beraber her pazar saat 9.30 da bilet almak için kuyruğa girerdik. Biletimizi alıp hemen eve giderdik. Zamanı gelince en güzel giysilerimizi giyer ailecek sinemaya giderdik. Aklımda kalan filimler BENHUR, SUMMER HOLIDAY ( johnny Hallyday),hele Elvis Presley'in filmlerini hiç kaçırmazdık....

Şu anda Ankara pasajının olduğu yerde Ankara sineması, Soysal pasajının olduğu yerde ise Ulus sineması vardı.Bu sinemaların hepsi full çalışırdı...Ve de upuzun bilet kuyrukları..

Filmler birde orijinal alt yazılı oynardı...

Salondaki koltuklar cilalı maroken koltuklardı. Koltukların arkasında localar vardı. Onların fiyatları daha pahalıydı. Genellikle aileler satın alırlardı...

En büyük zevkimizde salona girince Frigo buzzz sesi. Bu sesi duyunca hemen ayağa kalkar seslenir ve el işaretleri ile satıcıyı çağırırdık. Yaldızlı kağıda sarılı Frigoyu elime alınca büyük bir zevk ile kağıdı azıcık açar yalamaya başlar ve artık sinemanın başlayacağını bildiren ve 3 kere, 5 dakika ara ile aralıkla çalan gong sesleri...))) O frigoyu bitecek diye yavaş yavaş yerdim...)))

Hele soğuyamamış frukolar..içine leblebi atarak içtiğimiz gazozlar, Alüminyum kapaklı cam şişe sular

Tam filimi seyrederken,hele heyecanlı bir yerinde film kopunca bütün seyirciler Makiniiiiiiist diye bağırırlar...)))) ıslıklar çalınır...))) aseton ile film yapıştırılır..tekrar başlar ve anında sessizlik...

Film başlarken büyük sinemanın kadife perdeleri yavaş yavaş açılırdı. Ulus sinemasının ise yukarı doğru açılan dalgalı sarı parlak perdesi vardı..

Hele hanımlar matinesi... ))) O daha da muhteşemdi..Yerler numarasız olduğu için saat 2 de başlayan filme saat 10 da gidilirdi.Tabii hanımların yanında küçük, henüz okula gitmeyen çocukları vardı. Çocuklar o kadar saat acıkacakları için çantalarda yaprak sarmaları, poğaçalar olurdu.Bunlar açılıp yenirken salonu mis gibi yemek kokuları sarardı....

Hele film birde Türk filmi olursa,mutlaka acıklı olurdu...Tam acıklı kısmında ağlama ve hıçkırık sesleri gelirdi.Film bitip ışıklar yanınca herkesin gözleri ağlamaktan şişmiş halde olurdu....

Hatıralarımı yazarken o anda aklıma gelenleri anında yazdım.....

İnanın en mutlu günlerimdi belkide....

Şu anda da aklıma bir şey daha geldi. Bunu yazmadan yapamayacağım. Kızılay’daki ağaçların üzerindeki Serçeler o kadar çoktu ki oradan geçerken mutlaka başınıza şans konardı...)))) Benim yaşımdakiler bunu anlarlar...

 

HIRSIZLAR




Artık hırsızlarla yaşamaya alışacak mıyız nedir. Arkadaşlarımdan bende dahil evine hırsız girmeyen kalmadı.Bunun üzerine espriler bile var işte birisi..)))

Japonya'da hırsız yakalayan robot yapmışlar.
Amerika'da 5 dakikada 180 hırsız yakalamış.
İtalya'da 5 dakikada 80 hırsız yakalamış.
Fransa'da 5 dakikada 30 hırsız yakalamış.
Türkiye'de 5 dakikada robotu çalmışlar...


 

TÜRKİYE'NİN GURURU


FADİME DENİZ UYAR Türkiye'nin gururu soprano.

İtalya'da sesini duyurmuş, Türkiye’nin şüphesiz gurur

Duyacağı kızımız.

 













Burasıda İtalya'da Vercelli Tiyatrosu....Vedeeeeeeeee



Bu tiyatroda oynadığı oyundan sonra aldığı BİRİNCİLİK ödülü.Deniz'ciğim seni tanımış olmaktan, benim manevi kızım olmandan gurur duyuyorum....

Mutlaka daha nice Deniz'lerimiz vardır. İnşallah onları da tanır, burada gururla yazarım...Ne mutlu bizlere.....

 


BENCE MUTLULUK...




Bence insanların en mutluları her şeyin en iyisine sahip olanlar değildir. Bazen sevgi dolu gülücükle verilen bir çiçek bile her iki tarafı da mutlu edebilir .

Bazen ise yollarına çıkan fırsatları, en iyi şekilde değerlendirebilenlerdir.

Bu her insana göre değişebilir. İnsan hayatı inişli, yokuşludur. Mühim olanı inmemek. Yokuşu ise yavaş, yavaş hırs yapmadan çıkmaktır. Esas mutluluk yokuşun başında yakaladığın hayalindir Düz yürümek ise hiçbir emeli olamayan, hayatı yaşamak için yaşanlar içindir bence....

 

TEMENNİM...




Doğduğunuz zaman ağladınız... Ve size bakanlarda gülümsüyordu. Ama bu andan itibaren de hayatı öyle yaşamalı ki, sonunda etrafınızdakiler ağlarken gülümseyen siz olun inşallah. Bu tüm iyi niyetli, kötülüklerden uzak, güzel gönlü olan insanlar için temennimdir

 
..

HAYATIN TADI...









Hayatın tadını çıkar....! Baktın onu beceremiyosun Tadını kaçıranı Hayatından çıkar..! :)











Bana gelen maili paylaşmak istedim.Keşke hep böyle yapabilsek.Ama nerdeee ..takıyoruz kafamızı neden yaptı,niçin yaptıya..Gerek varmı. Bence yok. Bence yok diyorum ama gönlüme anlatamıyorum ki... Hâlbuki bir kişi için neden diye düşüneceğime. Benim sevdiğim, beni sevenlerim, yüzlerce arkadaşım var. Onlarla meşgul olsam. Bir kişiye takılmasam. Bunları zamana havale etsem daha ıyı olmazımı sanki? Evet bence olur, ve de olsun yani... Artık bunu kendime motive etmeliyim. Bazen böyle yapmalıyım diyorum ve zamana bırakıyorum.Zamanın bana pozitif döndüğünü gördüğüm çok olmuştur...Öyle olunca kendimi tebrik ettiğim zamanlar bile oldu..Ama yinede kafamın takıldığı olmuyor değil.Olsun ne kadar aza indirirsem o kadar iyi olacağına da kesinlikle inanıyorum...Mesela kafamda bir konu var bakalım onu zamana havale ettim...Bana nasıl dönecek bilemiyorum. Ama sonucu burada mutlaka paylaşacağımdan emin olabilirsiniz.


2 Ağustos 2012 Perşembe

ESKİ GÜNLERİM...




Biraz önce bende bunları yaptım. Eskiden çok yapardım. İpe dizip astım. Şöyyyle geri çekilip baktım ve eski günler aklıma geldi, hemen salçamı da yapmaya karar verdim. Domatesleri püre haline getirirsin, onu güneşe korsun, her gün biraz daha koyulaşır ve de evin içi nefis salça kokuları ile dolar. O koku gerçekten ayrı bir kokudur. Çok zevk alırsın. O duygular nefistir. Eşin ve çocukların için katkısız ve temiz bir besin yapmışsın. İnsan o anda kendisiyle gurur bile duyuyor. Canım ailem, canım sizlere feda olsun.

Torunlarımda şaşırdılar. Babaanne neden bunları astın dediler. Bende izah ettim. Hoşlarına gitti. Canlarım benim onlar.

 

1 Ağustos 2012 Çarşamba

iyi, kötü vede tenkit edici yorumlarınızı bekliyorum lütfen....

nostaljik müzik

http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/39529/peppino-di-capri-melancolie

Arabadan sonra bu müzik çok yakıştı nedersiniz....Deniz dalgalarının sesinizi...kalbinizin atışlarınızı duyuyomusunuz...)))

ARTIK TARİH OLMAYA BAŞLADIM....




Artık tarih olmaya başladım... bu arabalar 1960 yıllarda dolmuş olarak kullanılırdı. Şimdiki gençler bunları araba mezarında bile zor görürler. Hep belediye otobüsüne binerdik. Bu dolmuşlara binmekle sosyetik olurduk. Nasıl geldin denince gururla taksi dolmuşla geldim derdik:) Tabii bunlar aybaşında harçlıklarımızı alınca birkaç kere olurdu..)) sonra Belediye otobüsüne talim...ayın son 2 günüde tabanvay...))) Hele taksiye binene zengin gözüyle bakardık...Ama ufacık şeylerden de mutlu olurduk...Bence güzel günlerdi....

 

ESKİ RAMAZANLAR...





Davulumun ipi kaytannnnnnnnnnn

Sırtımda kalmadı mintannnn

Hanım abla bizim sarı 25 ligimi

pencereden atıver hemannnnnnnnn.........))))

Biz çocukken ramazanda sahur için davulcular gelir kapımızın önünde davul çalarak çeşitli maniler söylerlerdi.Bizi uyandırmadan ve sarı metal 25 kuruşlarını almadan gitmezlerdi.Aklımda kalan tek manide buydu.Hep çocuk orucu tutardık.Geçenlerde büyük torunumda ben nasıl oruç tutarım dedi..Bende yaşının küçük olduğunu çocuk orucu tutabileceğini söyledim ve nasıl olacağını anlattım. Çok mutlu oldu....

Bu ramazanda ise İnanın ramazan geldiğinden beri daha davul sesi duymadım.Gelseler de arabanın üstünde sadece davula vuruyorlar.Ama bayrama 1 hafta kala ben sizin davulcunuzum diye gelmeyen kalmaz....(((

BENCE GELECEĞİN ÇOCUKLARI





Bence geleceğin çocukları... Bazen neden dünyaya erken geldim ki derdim... Bu fikrimden vazgeçtim artık..))) Saklambaç oynamak varken, Yakan top oynamak varken, Top oynamak varken, Elim sende oynamak varken, Bilye oynayıp ellerimiz çatlamak varken. Olacak işmi ders çalışmak...))) Elerim çatlamak dedim de aklıma çocukluğum geldi. Sokakta bilye, top, oynardık. Toprakla oynar, Çamurdan pasta yapardık... Tabii ellerimiz çamurdan çatlar adeta kanardı. Babam gliserin ve limon suyu ile karışım yapar ellerimize sürerdi. Yatağa bulaşmasın diye elimize temiz çoraplarımızdan takardık. Ertesi gün ellerimiz pırıl pırıl kalkardık... İnanın mutlu günlerdi...

 


bunlara nasıl kıyılır....

ŞİRİN SIPA...

Öğretmen

Eşek ama bence hayvan yavrularının en şirini  sıpa...)))
Analar ne derse doğrudur...)))

YALNIZLIK...




İşte ben ....gerisini yazamıyorum zira bende saklı kalmalı....kız arkasını bir dönse sanki benim simam çıkacak.Arkadan aynen kendimim....Dokunamasam da seni çokkkk sevdim ve halen seviyorum...

 
Yorumlarınızı bekliyorum....

ÇİLEK MARMELATI


Bu sene çok sevilen bir marmelat yaptım. Sizlerle de paylaşmak istiyorum.

Malzemeler:

1 Kg Çilek

1 Su bardağı toz şeker

1 Çay kaşığı tereyağı

Yapılışı:

Çilek ezilerek püre haline getirilir. Üzerine toz şeker ilave edilir. Tencere kaynamak üzere ocağa konulur ve üzerine tereyağı ilave edilir. İstediğiniz marmelat kıvamına gelince altı söndürülür soğumaya bırakılır. Ilıdığı zaman kavanoza konular dolapta muhafaza edilir.

Afiyet olsun.

 
http://www.youtube.com/watch?v=hlSbSKNk9f0

bu bizim şarkımızdı.....

İŞTE NOSTALJİ..






İşte nostalji...))) ben bunları okurken bir elimde ne vardı bir bilseniz...bir elimde bu kitaplar,diğer elimde ise yarım ekmek arasına konmuş beyaz peynir, yeşil soğan, acı biber, domates bunları hem yıyor hemde bu kıtapları okuyordum. Şimdi ne bu kitapları buluyorum, nede ekmeği hepsine hasretim...))))

GAZ LAMBASI...

ELEKTRİK KESİNTİLERİ OLURDU ÜLKEMİZDE BİR ZAMANLAR...GAZ LAMBALARI VARDI EVLERİMİZDE...O LOŞ IŞIĞIN ALTINDA DERS ÇALIŞIRDIK...DAHA SONRA O GİZEMLİ KARANLIKTA BİLMECELER HAVADA UÇUŞUR,ANLATILAN MASALLARLA UYKUYA DALARDIK HATIRLADINIZ MI ?....

ESKİLER....

FATOŞ'LA BASRİ'Yİ HATIRLADINIZ MI ?...
Bizim çocukluğumuzda bunun gibi çizgi romanlar vardı .Bizler bence sevgi doluyduk. Bizim nesil halen daha böyle.....Amaaaaaaaaa yeni nesil.....


Anten Sünger BobAvatar Ve Gizli HarflerBen10 Ve Güçleri

Vurdulu kırdılı filmlerden hoşlanıyorlar. Hele oyuncakları oyle tuhafki....Bence sinirli, asabi , bencil vede herşeyin para ile olacağını düşünerek sevgiyi ikinci plana attılar. Tabii benim düşüncem bu....