3 Ağustos 2012 Cuma

NOSTALJİM...





Şimdide bir nostalji yaşayalım. Tabii bunları benim yaşımdakiler bilirler...)))



Ankara Kızılay da Atatürk Bulvarı’nda eskiden, şu andaki Büyük Çarşı'nın yerinde Büyük sinema vardı. Pazar günleri saat 12 de matine olurdu. Matinede bilet fiyatları %50 indirimli olurdu. Ben o zamanlar ortaokul talebesi idim... Abimle beraber her pazar saat 9.30 da bilet almak için kuyruğa girerdik. Biletimizi alıp hemen eve giderdik. Zamanı gelince en güzel giysilerimizi giyer ailecek sinemaya giderdik. Aklımda kalan filimler BENHUR, SUMMER HOLIDAY ( johnny Hallyday),hele Elvis Presley'in filmlerini hiç kaçırmazdık....

Şu anda Ankara pasajının olduğu yerde Ankara sineması, Soysal pasajının olduğu yerde ise Ulus sineması vardı.Bu sinemaların hepsi full çalışırdı...Ve de upuzun bilet kuyrukları..

Filmler birde orijinal alt yazılı oynardı...

Salondaki koltuklar cilalı maroken koltuklardı. Koltukların arkasında localar vardı. Onların fiyatları daha pahalıydı. Genellikle aileler satın alırlardı...

En büyük zevkimizde salona girince Frigo buzzz sesi. Bu sesi duyunca hemen ayağa kalkar seslenir ve el işaretleri ile satıcıyı çağırırdık. Yaldızlı kağıda sarılı Frigoyu elime alınca büyük bir zevk ile kağıdı azıcık açar yalamaya başlar ve artık sinemanın başlayacağını bildiren ve 3 kere, 5 dakika ara ile aralıkla çalan gong sesleri...))) O frigoyu bitecek diye yavaş yavaş yerdim...)))

Hele soğuyamamış frukolar..içine leblebi atarak içtiğimiz gazozlar, Alüminyum kapaklı cam şişe sular

Tam filimi seyrederken,hele heyecanlı bir yerinde film kopunca bütün seyirciler Makiniiiiiiist diye bağırırlar...)))) ıslıklar çalınır...))) aseton ile film yapıştırılır..tekrar başlar ve anında sessizlik...

Film başlarken büyük sinemanın kadife perdeleri yavaş yavaş açılırdı. Ulus sinemasının ise yukarı doğru açılan dalgalı sarı parlak perdesi vardı..

Hele hanımlar matinesi... ))) O daha da muhteşemdi..Yerler numarasız olduğu için saat 2 de başlayan filme saat 10 da gidilirdi.Tabii hanımların yanında küçük, henüz okula gitmeyen çocukları vardı. Çocuklar o kadar saat acıkacakları için çantalarda yaprak sarmaları, poğaçalar olurdu.Bunlar açılıp yenirken salonu mis gibi yemek kokuları sarardı....

Hele film birde Türk filmi olursa,mutlaka acıklı olurdu...Tam acıklı kısmında ağlama ve hıçkırık sesleri gelirdi.Film bitip ışıklar yanınca herkesin gözleri ağlamaktan şişmiş halde olurdu....

Hatıralarımı yazarken o anda aklıma gelenleri anında yazdım.....

İnanın en mutlu günlerimdi belkide....

Şu anda da aklıma bir şey daha geldi. Bunu yazmadan yapamayacağım. Kızılay’daki ağaçların üzerindeki Serçeler o kadar çoktu ki oradan geçerken mutlaka başınıza şans konardı...)))) Benim yaşımdakiler bunu anlarlar...

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder